Vazgeçmek İçin Çok Erken
Bazen hayatta kendimize hedefler koyar ve bu hedefleri gerçekleştirmek için en doğru zamanı bekleriz. Doğru zamanın geldiğine karar verdiğimizde ise harekete geçeriz ama çok zaman geçmeden aksilikler baş göstermeye başlar. Sonra bu aksiliklerin ardı arkası gelmeden , bir boksörün yumrukları gibi üzerimize inerek verdiğimiz bu kararı bize sorgulatır. Eğer siz de hayatınızda bu gibi olaylar yaşadıysanız size başımdan geçen küçük bir hikayemi ve bundan çıkarımlarımı anlatmak istiyorum.
Hayatımın çok zor dönemlerinden biriydi. Bir arkadaşım ile ortaklık yapmaya çalışmış, büyük vaatli sözlere kanmış, sonrasında ise her şeyi elinden alınmış ve ortada 5 parasız, hatta kıyafetsiz bırakılmıştım. Sefaköy de ailemin yanına tekrar dönmek zorunda kaldım. Haziran ayının başlarıydı. Bir önce ki gün sıcaktan uyuyamamış olmama rağmen o gün hava ılık, rüzgarlı ve serindi. Yürüyüş yapmak için ideal bir hava diye düşündüm. Eski alışkanlığım olan Küçükçekmece sahiline yürümeye ve biraz kafa dağıtmaya karar verdim. Dışarı çıkıp kulaklığımı taktığım anda yağmur atıştırmaya başladı. Henüz Sultan Murat Cad. yeni çıkmıştım ki yağmur hızlandı. Yağmurda yürümek iyidir dedim ve aldığım karar doğrultusunda ilerlemeye devam ettim. Küçük çekmece rampasını bilen bilir, gerçekten çok dik bir yokuştur ve orada yukarı çıkmak arabalar için bile zorlayıcı olur. Ben rampanın başındayken sağanak şiddetini iyice arttırmıştı. Aşağı doğru akan bir nehir görüntüsü tam karşımda duruyor ve içimden bir ses sürekli geri dönmem gerektiğini söylüyordu. Fakat bir karar vermiş, sahile kadar yürümeyi planlamıştım. Aslında o yola çıkana kadar her şey istediğim gibi gidiyor olmasında rağmen yola çıktığım anda işler değişmişti. Aldığım karar doğrultunda ilerlemeyi ve daha ne kadar kötü olabilir ki diyerek rampadan aşağıya yürümeye devam ettim. Siz siz olun ‘’daha kötü ne olabilir’’ kelimesini hayatınızdan çıkartın. Tam rampadan aşağıya indim ki sahil bağlantısı olan köprüyü bakıma almışlar ve yol kapalı. Tamam buraya kadar geldim ve vaz geçmeyeceğim. Alternatif yola yöneldim 5 dk bir yürüyüşün ardından araçlar için yapılan yeni köprü hayli dar şekilde tasarlanmış olduğunu fark ettim. Oradan geçmek çok riskli, her an bir araç bana çarpabilir, en iyisi köprünün altından dolaşmak. Köprünün altında bir sürpriz daha beni bekliyordu. Nasıl olurda bunu hesaba katmam, beynime su kaçmış olmalı diye düşünmeye başladım. Önümde kocaman bir tren yolu. Eski Sirkeci – Halkalı terenin rayları sökülmüş koca yolu karşımda duruyordu ve bu sağanak yağmurda geçecek bir yol bulmak zorundayım. Az ileri de bir köprü gibi bir şey var oraya yürüsem iyi olacak, vaz geçmek yok. İşte derme çatma bir köprü, fakat şimdi işin içerisine bir de şimşekler ve gök gürültüsü de girdi. Aldığım kararı sorgulayıp geri mi dönmeliyim yoksa devam mı etmeli ? Bilin bakalım ne oldu ? Devam ettim ve fırtına şiddetini arttırdı. Artık çevremde bırakın insanı arabalar bile kalmamıştı. Birçoğu dörtlü lambalarını yakmış yolun kenarında beklerken ben, önümde inşaatı hala devam eden koca koca rezidansı atlatıp sahile girecek bir yol arıyordum. Buraya kadar geldim buradan geri dönemem, her zaman vazgeçmek için çok erkendir. Eskiden araba ile indiğimde ara dar bir yoldan geçiş olduğunu hatırladım, biraz daha yürümem gerekir, fakat tek çıkış oradan olmalı. En azından şu an için en garantisi orası. Daha da fazla ıslamamam herhalde. Ve sonun sahile indim, karşımda fırtına ile kusursuz bir görüntüye sahip çekmece sahil. Yaşadığım onca hayat sorununu bir kenara atıp ilk banka oturdum ve bu anın keyfini çıkardım. Her ne kadar işler planladığım gibi gitmese de amacıma ve ulaşmak istediğim yere ulaşmıştım. Bunun verdiği keyif ve mutluluk paha biçilemezdi.
Şiddetli rüzgar ile üşümüştüm ve çok fazla oyalanıp daha fazla üşütmeden yola çıkmaya karar verdim. Her şeyi doğru hesaplamaya çalışıp çıktığım yolda neyi yanlış yaptım diye düşünmeye başlamıştım. Henüz sahilden yeni çıkmıştım ki, yağmur durdu. Rüzgar hafifledi ve yola çıkmadan önce bahsettiğim ılık rüzgarlı yürüyüş havasına kavuşmuştum. Hayat yine göz kırpmış ve bana gülüyordu. Ben de dayanamayıp onunla gülmeye başladım. İşte böyleydi hayat, bazen kararlar alır ve en doğru zamanda yola çıktığımızı zannederiz.
Sonra bir sağanak başlar bizi yoldan çevirmeye çalışır, devam ederiz.
Yollarımız kapanır, başka yollar ararken yolumuzu kaybederiz ve birde bakarız ki etrafımızda kimseciler kalmamış, devam ederiz. Bildiğimiz tüm çıkışlar kapanmıştır kendimizi zorlar bir çıkış yolu buluruz, devam ederiz. Sonunda istediğimiz yere farklı şekilde ulaşırız. Yalnız, yorgun, yaralı, kirlenmiş ve ıslak. Ama sonuna kadar geldiğimizde tüm acılar geçer, yerini bir gülümseme ve yola çıkmayı planladığımız güzel hava kalır. Durmayın, devam edin. Asla ama asla pes etmeyin.
Comments